TÜSAD Astım ve Alerji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Kurtuluş Aksu, Prof. Dr. Onur Turan’ın SolunumTV’de modere etmekte olduğu podcaste…
TÜSAD Astım ve Alerji Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Kurtuluş Aksu, Türkiye’de ve dünyada artmaya devam eden hava kirliliği ve bu hava kirliliğinin getirdiği problemleri anlattı.
Kendisine yöneltilmiş olan Türkiye’de ve dünyada hava kirliğinin artış gösterip göstermediği, nereden nereye gelindiğine ilişkin soruyu cevaplayan Prof. Dr. Kurtuluş Aksu, “Hava kirliliği insanlar için zararlı maddelerin havadaki varlığı olarak tanımlanabilir. Orman yangınları ve benzeri birçok doğal hava kirliliği kaynağı olmasına rağmen; hava kirliliğini gerçek bir küresel sorun haline getiren sanayi devrimi ve beraberinde hızla artan kentleşme olmuştur. Sanayi devriminin başlangıcından bu yana batı ülkeleri çevresel riskleri önemli ölçüde etkileyen yoğun bir kentleşme süreci yaşadılar. Şu anda 3,5 milyarın üzerinde olan dünya çapındaki kentsel nüfusun 2050 yılına kadar 6 buçuk milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. İnsan sağlığı üzerinde en büyük etkiye sahip kirleticiler genellikle hava kalitesinin bir ölçüsü olarak kullanılan partikül maddedir. Kentsel alanlarda partikül madde hava kirliliği önemli bir halk sağlığı sorunudur. Batı ülkelerindeki bu eğilimi takiben günümüzde düşük ve orta gelirli birçok ülke benzer süreçlerden geçmektedir. Sonuç olarak dünya nüfusunun %90’ından fazlası hava kalitesinin dünya sağlık örgütünün tavsiyelerini karşılamadığı yerlerde yaşıyor. Avrupa çevre ajansı, Avrupalı şehir sakinlerinin çoğunun Dünya Sağlık Örgütü tavsiyelerinin üzerinde ince partikül madde ve çapı 10 milim ve altında olan partikül madde konsantrasyonlarına maruz kaldığını bildirmiştir. İnsan sağlığı üzerinde en büyük etkiye sahip partikül madde açısından zengin, karmaşık bir karışım olan trafikle ilgili hava kirliliği solunum sisteminin işlevi üzerinde özellikle zararlı bir etki göstermektedir. Ancak şu hususu da belirtmem gerekir ki. Gelişmiş ülkelerde hava kalitesi iyileşirken, gelişmekte olan ülkelerde hava kirliliği giderek artmaktadır. Ayrıca yaklaşık 3 milyar insan yemek pişirmek ve evlerini ısıtmak için biyokütle gaz yağı ve kömür kullanılması nedeniyle yüksek düzeyde ev içi hava kirliliğine maruz kalmakta ve yüksek oranda solunum bozukluklarına neden olmaktadır. Hâlihazırda Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri her 10 kişiden dokuzunun yüksek düzeyde kirletici içeren hava soluduğunu göstermektedir.” dedi.
Prof. Dr. Kurtuluş Aksu: “Çeşitli Çalışmalar, Hava Kirliliğine Uzun Süre Maruz Kalmanın Solunum Sağlığını Olumsuz Etkilediğini Göstermiştir.”
Hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaşmasının başta solunum sistemi olmak üzere vücudumuzda ne gibi sorunlara, ne gibi problemlere yol açabileceği üstünde duran Prof. Dr. Kurtuluş Aksu, “Hava kirliliği; astım, koah, alt solunum yolu enfeksiyonları gibi hastalıklar nedeniyle artmış bir erken ölüm riskiyle ilişkilidir. Gelişmekte olan ve aşırı nüfuslu ülkelerde yaşayan insanlar 2016 yılında; Güneydoğu, Asya, Afrika ve Batı Pasifik gibi düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana gelen 4.2 Milyon erken ölümün %91 ile orantısız bir şekilde dış hava kirliliğinin yükünü yaşamaktadır. Çeşitli epidemiyolojik çalışmalar, trafik yoğunluğunun ve endüstrinin neden olduğu dış hava kirliliğine uzun süre maruz kalmanın, solunum sağlığını olumsuz etkilediğini göstermiştir. Avrupa doğum portlarını inceleyen çok merkezli bir çalışma; partikül madde ve nitrojen oksitlere maruz kalmanın okul çağındaki çocuklarda zayıf akciğer fonksiyonu ile ilişkili olduğunu göstermiştir. 1999 ve 2016 yılları arasında yayınlanan gözlemsel epidemiyolojik çalışmaların yakın tarihli bir meta analizi analiz edilen kirletici türüne bağlı olarak trafik kirliliğiyle çocukluk çağı astım arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Yine çocuklardaki verilere benzer şekilde yetişkin kortları da trafikten nitrojen monoksit, nitrojen dioksit ve partikül maddiyat daha fazla maruz kalmanın yetişkinlik döneminde azalmış akciğer fonksiyonu ile ilişkili olduğunu bulmuştur. Hava kirliliğinin tüm astım alevlenmelerinin %15’inden sorumlu olduğunu göstermiştir. Hava kirliliğindeki artış ile solunum hastalıklarına bağlı poliklinik vizitlerindeki artış koronedir nedir? Diğer bir husus ise dış ortam hava kirliliği bitkiler tarafından üretilen polen taneciklerinin miktarını ve polen tanesi başına hem alerjenlerin, hem de polenle ilişkili lipid aracı miktarını artırır. Ayrıca solunum yolu alerjenleri, nitrojen oksitler gibi dış ortam kirleticileri tarafından kimyasal olarak modifiye edilebilir. Küresel ısınma, alerjik bitkilerin vejetasyon dönemlerinin uzamasına ve atmosfere büyük miktarlarda alerjenlerin aniden salınmasına neden olan gök gürültülü fırtınalar gibi aşırı iklim olaylarına neden olur. Tüm bu etkiler, solunum yolu alerjenlerin daha yüksek mevcudiyetine neden olur ve alerjenler ile hava yolu mukozası arasındaki etkileşim şansını arttırır. Sonuçta polen alerjisi olan hastalarda astım alevlenmelerinin başlanmasına neden olabilir.” diye konuştu.
Halka Açık Yerlerde Tütün İçilmesine İlişkin Kısıtlama Hava Kirliliğine Bağlı Hastalıkların Yükünü Azalttı!
Giderek artan hava kirliliğine nasıl önlemler alınabileceğine değinen Prof. Dr. Kurtuluş Aksu şunları söyledi, “Biz göğüs hastalıkları uzmanları şunu çok iyi biliyoruz ki, bazı politika önlemlerinin örneğin halka açık yerlerde tütün içilmesine ilişkin kısıtlamalar gibi hava kirliliğine bağlı hastalıkların yükünü azaltmada etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu bağlamda çeşitli politika değişiklikleri ile alınacak önlemler; maruziyetin zararlı bileşenlerini azaltmaya ve bunların solunum sağlığı üzerindeki etkilerini en aza indirmeye yardımcı olabilir.” (BSHA- Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)
Kaynak: Hava Kirliliği ve Sağlığımız – Solunum Güncel